30 Eylül 2010 Perşembe

28 Eylül 2010 Salı

MARATON SAVAŞI (M.Ö. 490)

     Milattan önce 490 yılındaki Pers istilası o zamana değin uygulanagelmiş Yunan savaş taktikleri üzerinde büyük bir değişimin yaşanmasını beraberinde getirdi. Pers istilasından evvel Yunan coğrafyasında yaşayan toplumların gerçekleştirdikleri savaşlar strateji unsurları barındırmayan, kuralları önceden belirlenmiş oyun ya da törenler niteliğindeydi. Kimi savaşların sonucunu tarafların kendi içlerinden seçtikleri cengaverler arasındaki vuruşmalar belirleyebiliyordu. Kazananların amacı düşmanı tümüyle yok etmek değil, cesaretlerini gösterip bu yolla istediklerini elde etmekti. Böylelikle savaşlar dar kapsamlı ve az masraflıydı. Kazanan taraf zaferini ölümsüzleştirmek için bir anıt diker, kaybeden taraf ise ölülerini gömmek için izin ister ve dinsel bazı ritüellerle ölülerini defnederlerdi. Bu teamül kolay kolay bozulmazdı.


     Pers istilası mevcut anlayışı derinden etkiledi. İstilanın mahiyeti ve tehlikenin boyutu Yunanlıları stratejiye başvurmaya sevketti. Helen gelenekleri dışında savaşan ve yenmenin kolay olmadığı bir düşmanla karşılaştıklarında özgürlüklerini kaybetmekle savaş teamüllerini değiştirmek arasında tercih yapmak zorunda kaldılar.


    Pers tarafına baktığımızda ise doymak bilmeyen bir fetih iştahlarının olduğunu görüyoruz. Hükümdar Darcios'un öncelikli gayesi Eretria ve Atina devletlerinin Anadolu üzerindeki Yunan uyruklu insanları kışkırtmalarını engellemek gibi görünse de, fırsatını bulursa Yunan topraklarını  da denetim altına almak istediği biliniyordu.


Maraton Savaşı Öncesinde Bölgenin Coğrafi Görünümü...




     Bu düşünceyle hareket eden Persler öncelikle Eretria devletini denetim altına aldılar. Şimdi sıra Atina'ya gelmişti. Atina'daki aşırı demokratik parti ile muhafazakârlar arasında çekişme yaşandığı, birbirlerini sevmedikleri ve aşırı demokratların muhafazakârların etkisini azaltmak / ortadan kaldırmak için Persler ile işbirliği yapacakları biliniyordu. Bundan güç alan Persler de Atina'ya yürümek amacıyla bölgenin 38 km. kuzeydoğusunda bulunan Maraton Ovası'na asker çıkardılar.


Perslerin Maraton Ovası'na Çıkarken Kullandıkları Güzergâh...





     Perslerin Atina'ya doğrudan yürümeyerek Maraton Ovası'na asker çıkarmalarındaki ana düşünce Atina ordusunu üzerlerine çekerek meşgul etmek ve Atina içindeki aşırı demokratların yapacakları bir kalkışmayla iktidarı ele geçirmelerinin önünü açmaktı. Ayrıca şehire yapılacak doğrudan bir taarruz aşırı demokratların yanında ayaklanmaya katılabilecek bazı kararsızları muhafazakârların saflarına itebilirdi.


     Pers planındaki ilk safha başarılı oldu; Atina ordusu Maraton'daki Pers ordusunun üzerine doğru yürüyüşe geçti. Ardından Persler planlarındaki ikinci aşamayı uygulamaya soktular. Buna göre; teşkil edilecek örtme kuvvetinin koruması altındaki bir kısım Pers ordusu askeri Phalerum çevresine giderek orada karaya çıkmak ve himayeden yoksun kalan Atina üzerine taarruz etmek için tekrar gemilere bindirildi.


Maraton Savaşı'nda Pers Ordusunun Savaş Unsurları...

Sparabaralar

(Pers ordusunun elit kuvvetleri "Ölümsüzler" olsa da, temel direkleri Sparabaralardı. Sparabara, "Kalkan Taşıyıcı" anlamındadır. Kalkanları kuvvetlendirilmiş hasırdandı ve dikdörtgen şeklindeydi. Bir ellerinde mızrak ile savaşırken‚ en önemli görevleri arkalarındaki savunmasız okçu birimleri korumaktı. Kalkanları okçuları korumak için ideal olsa da‚ Yunan Hoplitleri gibi nispeten ağır zırhlı birimlere karşı zayıf kalmaktaydılar. Buna ilaveten‚ Sparabaralar çocukluktan itibaren eğitim alan askerlerdi.)


Sparabaralar ve Pers Savaş Düzeni...


 * Orta öndeki çizim "Ölümsüz" sınıfındaki askerlerden birini tasvir eder. "Ölümsüz" sınıfı hakkındaki ayrıntılı bilgiyi bir sonraki konumuz olan "Termofil Savaşı" içerisinde paylaşacağız.



     Fakat yaklaşık 10000 hoplit (ağır piyade) ile Pers ordusunun üzerine gelen Atina kumandanı Strategos Miltiades Perslerin harekat mantığını önceden sezip Pers örtme kuvvetlerine saldırdı. Miltiades sayıca Perslerin yarısı kadar olan birliklerini kıyı boyunca sıralanan düşmanın karşısına merkezden kanatlara doğru kaydırarak dizmişti. Akabinde 1500 metrelik koşar adım niteliğindeki bir hücum ile Pers kuvvetleriyle göğüs göğüse muharebeye girildi. Pers ordusu okçu birlikleri ve onları koruyan Sparabaralarla sayıca üstün oldukları Yunanlıları yenebileceklerine inanıyorlardı. Bu yüzden yanlarında getirdikleri süvarileri savaş alanına sürmediler bile. Bu durum Persler açısından önemli bir hata oldu. Yunan hoplitlerinin ağır zırhları ve uzun mızrakları göğüs göğüse muharebede kendilerine büyük avantaj sağladı. Kanatlardan manevra yapan hoplitler Pers güçlerini sardı.


Maraton Savaşı'nda Yunan Ordusunun Savaş Unsurları...

Hoplitler



 (Hoplitler elit Yunan piyadeleridir. Ağır zırhları ve uzun mızrakları ile ünlenmişlerdir. Ağır zırhları onlara savunma konusunda büyük avantaj sağlarken hücumda diğer piyadelere nazaran yavaş hareket etmelerini beraberinde getirmiştir. Zira taşıdıkları ekipmanın ağırlığı 22-27 kg. arasındaydı.

 Zırhları; başlarında bir tolga, göğüslük ve dizlikten mürekkepti. Bu zırhlar iki-üç kat manda derisi ya da tunçtan yapılırdı. Korunmak için ayrıca bir kalkan kullanırlarken, taarruz ederken kullandıkları en etkili silah olan mızrakları 4 metreyi bulabiliyordu. Buna ilaveten, sol omuzlarında ufak bir tunç kılıç da taşırlardı ve ekseriyetle 8 veya 16 hoplitin yan yana durduğu bir formasyon ile harp ederlerdi. )


Yunan Hafif Piyadeleri ve Okçuları...




     Muharebe 200 civarı Atina askerine karşılık 6000 civarı Pers askerinin ölümüyle sonuçlandı. Daha fazla kayıp vermek istemeyen Persler gemilerine sığındılar. 


Maraton  Savaşı: Savaş Alanı...





     Yunan ordusu komutanı Miltiades ise yine yerinde bir karar verip muharebe alanında fazla zaman geçirmeksizin hızlıca Atina'ya geri döndü. Buna Atina'daki isyancıların ellerini çabuk tutmaması da eklenince Atina potansiyel bir yıkım tehlikesini savuşturulmuş oldu.


Maraton Savaşı'nı Tasvir Eden Bir İllustrasyon...





     Pers ordusu mevcut manzara karşısında geri adım atmak zorunda kalmıştı. Öncelikli amacı Atina devletini uyarmak / gözdağı vermek olan Persler, Atina'daki aşırı demokratların başarılı olamaması sonrasında muhasara opsiyonlarını kullanmayı göze alamadı. Zira bölgeye intikal ettirilen askerin sayısı ve teçhizatın niteliği bir muhasara yapmayı ya da yapılacak muhasarayı başarılı kılmayı engelleyecek mahiyetteydi (Tarihsel kaynaklar Pers ordusunun asker ve teçhizat durumu hakkında tahmini rakamlar verebilmektedir. Heredot 600 savaş gemisi ile 3000 nakliye gemisi gibi abartılı sayılabilecek bir sayıyı öne sürerken, Heredot dışındaki diğer kaynaklar Pers ordusunun asker sayısını 20000-50000, gemisi sayısını ise 200-300 savaş gemisi ile 300-400 nakliye gemisi arasında tahmin etmektedir).  Bundan dolayı Pers ordusu Asya'ya geri dönmüştür.


Maraton Savaş Alanının Günümüzdeki Görünümü...







STRATEJİ - TAKTİK:

     Ünlü İngiliz askeri tarih uzmanı ve stratejist Sir Liddell Hart Maraton Savaşı'nı Avrupa Tarihi´nin ilk büyük savaşı olduğunu ifade etmektedir. Perslerin planları uygulanabilirlik açısından oldukça iyi görünse de, harekat tarzlarındaki ağırlık ve tereddüt başlangıçta sayı ve teçhizat bakımından Perslere göre oldukça dezavantajlı olan Yunan ordusunu savaştan galip çıkarmıştır.

     Yunanlılar ise Perslerin tam aksine, savaşın her safhasında çabuk hareket ederek Pers planındaki kilit öneme haiz unsurların başarıya ulaşmasını engellemişlerdir. Miltiades önce Pers örtme kuvvetlerinin amacını çabuk sezerek tüm gücüyle o bölgeye yüklenmiş, ağır zırhlı hoplitleriyle süratli bir saldırı başlatarak göğüs göğüse harbe girdiği hafif Pers piyadesini perişan etmiştir.

     Savaşın hemen akabinde muharebe alanında oyalanmadan Atina'ya dönen Yunan askerinin orada konuşlanması da Atina'ya saldırmak için bekleyen diğer Pers ordusu unsurları için caydırıcı olmuştur. Böylelikle savaşlarda dirayet ve süratin ne denli etkili olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.



YARARLANILAN KAYNAKLAR:

*  Nicholas Sekunda - Richard Hook, Marathon 490 BC. - The First Persian Invasion of Greece, Osprey Publishing, 2002.

* Nicholas Victor Sekunda - Angus McBride, The Ancient Greeks, Osprey Publishing, 1986.

* Nicholas Sekunda - Adam Hook, Greek Hoplite 480-323 BC., Osprey Publishing, 2000.

* Jack Cassin - Scot, The Greek and Persian Wars 500-323 BC., Osprey Publishing, 1997.

* Christon I. Archer - John R. Ferris vd., Dünya Savaş Tarihi, (Çev.) Cem Demirkan, Tümzamanlar Yayıncılık, 2006, (s. 71 - 75).

* Liddel Hart, Strateji: Dolaylı Tutum, (Çev.) Cemal Enginsoy, ASAM Yayınları, 2002, (s. 4 - 6).



21 Eylül 2010 Salı

KADEŞ SAVAŞI (M.Ö. 1274)

     Dünya savaş tarihinde iz bırakmış muharebeleri irdelerken başlangıç noktamızı tarihte bilinen ilk yazılı antlaşmaya kaynak olan Kadeş Savaşı olarak belirledik. Konuları anlaşılması ve takip edilmesi daha kolay olabileceği düşüncesiyle illustrasyonlarla destekleyeceğiz.


KADEŞ SAVAŞI (M.Ö. 1274)

     Milattan önce 1350'lerden itibaren Suriye civarlarında da güçlenen Hititler, Batı Asya bölgesindeki denetimlerinin devamını sağlamak isteyen Mısırlılar açısından büyük bir tehlike arzetmekteydi. Daha evvel I. Sethos (M.Ö. 1323-1279) Hititler üzerine sefer düzenleyerek Kadeş şehrini ele geçirdiyse de, bu mağlubiyetten büyük bir yıkım atlatmadan çıkan Hititler halen ayaktaydı. I. Sethos'un ölümünden sonra yerine geçen II. Ramses (M.Ö. 1302-1212) Hitit sorununu öncelikli çözülmesi gerekenler arasına aldı ve saltanatının ilk yıllarını tamamen bu meseleye ayırdı.


Kadeş Savaşı Öncesindeki Coğrafi Yapı




     Milattan önce 1274 yılının Nisan ayında II. Ramses'in orduları Hitit ordularını kendi toprakları içerisinde yer alan Suriye'de bulup, yok etmek için yola çıktı. II. Ramses'in ordusu 5000'er askerlik tümenlerden mürekkep düzenli bir kuvvetti. Her tümene bir Mısır tanrısının adı verilmişti. Bununla birlikte her tümen kendi sancaklarını taşıyan bölük komutanlarının idaresindeki 250'şer kişilik 20 bölükten oluşuyordu. Ve yine bölükler de başlarında birer komutan bulunan 50'şer kişilik müfrezeler halinde yapılandırılmıştı. Ordu nitelik olarak zırh giymeyen, mızrak (ana silahtı) - kalkan - savaş baltası ve kılıçla donanmış ağır piyadeler ile karma yay - sadak ve kalkanlarla teçhiz edilmiş okçulardan oluşuyordu. Okçularda bu teçhizata ek olarak herhangi bir yakın dövüşe girmeleri söz konusu olduğunda kendileri için kullanabilecekleri küçük kılıç - hançer benzeri silahlar da vardı.



Mısır Ordusunun Savaş Unsurları

Ağır Piyade



Sherden Askeri



(Sherden'liler‚ III. Amenophis zamanından itibaren Mısır kayıtlarında paralı askerler olarak bilinirler. Tek kulbu olan yuvarlak bir kalkan ve hem kesmeye hem de dövüşmeye uygun oldukça tipik iki kenarlı bir kılıç ile teçhiz edilmişlerdir. Sherden'lilerin Sardunya kökenli oldukları düşünülmektedir.)



Libyalı Okçular




Nubia'lı  Okçular

(Nubia, bugünkü Mısır'ın güneyi ile Sudan'ın kuzeyi arasında kalan bir bölgedir.)




     Mısır ordusunda dikkati çeken diğer bir nokta, okçuların ekseriyetle savaş arabaları üzerinde muharebe etmeleriydi. Bundaki amaç; hızlı manevra yapabilen savaş arabaları kanalıyla düşmanı uzaktan ok yağmuruna tutup, ağır piyadelerin ilerleyişini kolaylaştırmaktı. Bu yöntem düşman unsurlarının Mısır ordusuna kolayca yaklaşmalarının da önüne geçiyordu.



Mısır Ordusundaki Savaş Arabaları






     II. Ramses Hititlerin üzerine yapacağı seferde 4 tümenini kullanmayı (Amon, Ra, Ptah, Suketh tümenleri) uygun görmüştü. Suriye'ye doğru ilerleyen orduda lojistik ihtiyaçları karşılayabilmek için yük çeken öküz ve eşek arabaları ile sahil şeridi boyunca ikmal yapmayı kolaylaştıracak gemiler de mevcuttu.

     Hititler Mısır ordusunun sefere çıkacağının istihbaratını önceden almıştı. Böylelikle önceden hazırlık yapma imkanı buldular. Hitit ordusu yapı olarak yaya piyadelerden ve savaş arabalarından oluşmaktaydı. Piyadelerin ana silahı mızraktı ve korunmak için taşıdıkları kalkanları vücutlarının bir parçasıymış gibi kullanıyorlardı. Savaş arabaları ise Mısır ordusundakilere nazaran daha hafif ve hızlıydı. Bu hızları onlara ani saldırmalarda ve ani geri çekilmelerde büyük avantaj sağlıyordu. Hitit savaş arabalarının içinde 1 sürücü, 2 mızraklı savaşçı yer almaktaydı.



Hitit Ordusunun Savaş Unsurları

Piyadeler








Hitit Savaş Arabaları








     Yaklaşık 20000 kişilik bir kuvvetle Hititlerin üzerine yürüyen II. Ramses güzegâh olarak sahil kesimini kullanmış, Asi nehrini geçebileceği uygun yerlerden biri olan Şabtuna kasabasına gelmişti. Bu esnada Hitit lideri Muvatallis'in gönderdiği iki Bedevi casus II. Ramses'i yanıltmak amacıyla Hitit ordusunun kuzeyde konuşlandığı haberini verdi. Bedevilerden aldığı yanlış bilgiye kanan II. Ramses ise Ra ve Amon tümenlerini yanına alıp, diğer iki tümenini Asi nehrinin gerisinde bıraktı. Ayrıca ordularını savaş düzenine sokmayı uygun görmedi. Hitit lideri Muvatallis de âni saldırı yapabileceği bir yer olan Kadeş civarına çekildi. Buraya kadar önünde herhangi bir Hitit kuvveti görmeyen II. Ramses Kadeş'in kuzeydoğusuna Amon tümeniyle kamp kurdu. Aynı sıralarda kamp merkezinin yakın korumasını sağlamak için civara çıkarılan keşif kolunun yakaladığı iki Hititli gözcü Hitit ordusunun Kadeş'in arkasında konuşlandığını ve sayıca muazzam büyüklükte olduklarını söyledi.

     Bu haber II. Ramses için şok ediciydi. İvedi biçimde vezirlerinden birini güneye göndererek Ra ve Ptah tümenlerinin bölgeye intikalini emretti. Olayın farkına varan Hititler de bir grup askerini güneye yollayıp güneyden gelen Ra ve Ptah tümenlerinin önünü kestiler. Böylece II. Ramses'in orduları ikiye bölünmüş oldu. Yaklaşık 2500 Hitit savaş arabası iki koldan gerideki Ra tümenine ve II. Ramses'in de içinde bulunduğu kuzeydeki Amon tümenine saldırdı. Ra tümeninden bir grup asker Amon tümenine ulaşabilmiş, bu durum bir nebze de olsa II. Ramses'i cesaretlendirmişti. Kendi muhafızları dahil, kullanılabilir tüm savaş arabalarını Hitit ordusunun sağ kanadına süren II. Ramses onların sağ kanadını bozmayı başardı. Uzun menzilli karma yay kullanan Mısır savaş arabaları yaptıkları manevralarla uzaktan uzağa etkili oldular.


Hititlerin Mısır Ordusunu İkiye Böldükleri Saldırıyı Gösteren Bir Çizim

("Mavi" renk Mısır ordusunu, "Kırmızı" renk ise Hitit ordusunu temsil eder.)



     Ayrıca bu esnada Mısır ordusunun işine gelecek bir olay daha yaşanıyordu: Bünyesinde yabancı müttefik askerleri barındıran Hitit ordusu Amon tümeninin merkezine saldırdığında oldukça zengin ganimetler taşıyan Mısır ordugâhını yağmalamak için savaş düzenlerini ve disiplinlerini bozmuşlardı. Böyle önemli bir hatayı yapan Hititler elde edecekleri ganimetlerden çok daha fazla değeri olacak parlak bir zaferi avuçlarının içinden bırakıyorlardı. Zira konsantrasyonlarını ganimet toplamaya veren Hitit askerleri farkında olmadan Mısır ordusunun toparlanmasına yardım etmişti. Buna ilaveten, arada geçen süreçte batıdan gelen bir Mısır birliği de savaş alanına intikalini tamamlamıştı. Bu birlik Mısır ordusu merkezine saldıran Hitit askerlerini kılıçtan geçirdi.





     Öte yandan, tüm bunlar yaşanırken Hitit lideri Mutavallis ihtiyat olarak bulundurduğu büyük bir piyade kuvvetini halen savaşa sokmamıştı. Bunun yerine 1000 tane daha savaş arabasını muharebe alanına sürmekle yetindi. Mutavallis'in piyadelerini savaş alanına sokmamasında uzun menzilden etkili olan Mısır okçularından çekinmesi ihtimal dahilindedir. Fakat bu karar Hititler adına stratejik bir hata oldu. Çünkü II. Ramses'in Ptah tümeninin savaş alanına intikalini sağlaması için güneye gönderdiği veziri bu tümenin komutasını alarak muharebe alanına yetişti ve Hitit ordusuna arkadan saldırdı. Böylelikle Mutavallis'in öne sürdüğü savaş arabaları kuzey/güney yönünden kuşatıldı. Oluşan manzara karşısında Mutavallis ordusunun geri kalanını Mısır ordusunun üzerine göndermekten çekinerek Kadeş kalesine sığındı.




     Savaş bitmişti. II. Ramses muzaffer bir edayla ele geçirilen Hitit esir ve ölülerinin önüne yığılmasını seyrediyordu. Ancak genel manzaraya bakıldığında iki taraf için de kazanılmış bir zaferden bahsetmek mümkün değildi. II. Ramses Kadeş'i alamamış, Hititleri mutlak bir yenilgiye uğratamamıştı. Hititler ise saldırı üstünlüğünü kullanamamışlar ve planladıkları pusuvâri saldırıyı gerçekleştirememişlerdi. Her iki taraf kendilerinin galip olduğunu iddia ediyorsa da, alınmış net bir sonuç yoktu.


Kadeş Savaş Alanının Günümüzdeki Görünümü







     Kadeş Savaşı sonrasında II. Ramses Hititler üzerine pek de önemli olmayan bir kaç sefer daha düzenledi ama yine sonuç alamadı. Mısır - Hitit çatışmalarının kat'i neticeleri beraberinde getirememesi iki tarafı da barış yapmaya zorladı. Barış sürecinin getirdiği yumuşama havası çerçevesinde II. Ramses Mutavallis'in büyük kızıyla izdivaç yaparak arada akrabalık kuruldu. Hatta daha önce yıllarca savaşmış Mısır ve Hitit ordusu ortak askeri tatbikat bile gerçekleştirdi.



STRATEJİ / TAKTİK:

     Kadeş Savaşı, tarihte en fazla savaş arabasının kullanıldığı muharebedir. Kaynaklara göre 5000-6000 civarında savaş arabası yer almıştır. Bunların 2000 kadarının Mısır, 3500 kadarının da Hitit ordusu içinde yer aldığı düşünülmektedir. Mısır savaş arabalarında 1 sürücü ile 1 okçu asker yer alırken, Hitit savaş arabaları içerisinde 1 sürücü ile 2 mızraklı piyade yer alıyordu. Bu meyanda, Mısırlıların karma yay kullanan okçuları barındıran savaş arabalarının savaş esnasında daha stratejik bir görev yaptıklarını söyleyebiliriz; zira orduları ikiye bölündüğünde Mısır savaş arabalarındaki okçuların hareketli manevralarla uzak menzilden Hitit ordusu üzerine yağdırdığı oklar Hitit askerlerinin Mısır ordusuna etkin biçimde yaklaşmasını engelleyerek takviye kuvvetler gelene değin kendilerine zaman kazandırmıştır.

     Bunun dışında, Kadeş Savaşı doğru ve yanlış istihbaratın savaş sürecinde ne denli önemli olduğunu bizlere göstermiştir. Hitit casusu Bedevilerin manipülasyonu ile orduları ikiye bölünen Mısırlılar, yakaladıkları iki Hititli gözcüden aldıkları doğru bilgiler sayesinde olası bir pusu yemelerinin önüne geçmişler ve Hitit ordusunu oyalayarak güneyde bıraktıkları takviye güçler gelene değin dayanmayı başarmışlardır. Bu da mutlak bir yenilgiyi önlemiştir.



YARARLANILAN KAYNAKLAR:

* Mark Healy, The Warrior Pharaoh - Ramses II and the Battle of Qadesh, Osprey Publishing, 1993.

* Nic Fields - Peter Bull, Soldier of the Pharaoh Middle Kingdom Egypt 2055-1650 BC, Osprey Publishing, 2007.

* Trevor Bryce - Adam Hook, Hittite Warrior, Osprey Publishing, 2007.

* Nic Fields - Brian Delf, Bronze Age Warrior Chariots, Osprey Publishing, 2006.

* Christon I. Archer - John R. Ferris vd., Dünya Savaş Tarihi, (Çev.) Cem Demirkan, Tümzamanlar Yayıncılık, 2006.